"Yarin Gunes Dogacak" 265 sayfalik bir roman ve biteli iki yil oldu. Redakte ederek burada yayinlayacagim
James Brown - Woma...
Yarın Güneş Doğacak: Sayfa 3

Cumartesi, Şubat 04, 2006

Sayfa 3

geleceğim diye bana özel bir şeyler hazırlamaya kalkardın, dedi Duygu, botlarını çıkartıp, içeri girerken.

Halasının huyunu biliyordu. Temiz ve düzenli bir kadındı halası. Aslında son derece özgür, karşısındakilerin her türlü özgürlüklerine saygılı, asla insanları duygularından dolayı ayıplamayan bu kadın, konu ev düzenine gelince, bir o kadar kuralcıydı işte. Bunu bir gün konuşmalıydı halasıyla. Bu iki zıt özellik nasıl oluyordu da bir kişide, çarpışmadan, at başı yaşayabiliyordu? Botlarını düzgün bir biçimde kapıdan girişte, sağda bulunan ayakkabı dolabına yerleştirdi. Döndü bir kez daha baktı, acaba muntazam yerleştirmiş mi, diye. Yoksa halası mutlaka düzeltirdi. İş çantasını da ayakkabılığın yanına koydu.

-Ne demek sevgilim? Hiç olur mu öyle şey? Sizler için canım feda. Keşke kardeşini de daha sık görebilseydim. Ona da heyecanla bir şeyler hazırlayabilseydim. O da daha sık ziyaretime gelebilseydi.

Duygu kabanını ayakkabı dolabının yanında bulunan askıya asarken, bir taraftan halasına cevap veriyordu,
-Gelir ara sıra halacığım. Ama biliyorsun, o da kendince bir düzen kurdu, çalışıyor. Üstelik şehir dışında bu aralar. Biliyorsun gıda sektörü hareketli. Gezmek zorunda pazarını korumak için. Sık sık şehir dışına gidiyor.


-Aman yavrum, sağlığı iyi olsun, kendisi mutlu olsun, hayatta istediklerini yapabilsin de, uzak olsun, ne yapalım. Dayanırız hasretine. Sen çay içer misin Duygu? Çayım var ocakta, derken bir taraftan Alara önde, Duygu arkada mutfağa girdiler.

-Bayılırım halacığım. Harikasın vallahi, inan bana. Tam benim geldiğim saatte evde hazır çay bulunması benim için ne kadar lüks, biliyor musun? Hala? Sen bir yere mi gideceksin?, derken bir yandan da evde yaptıkları sallama çayları düşündü dudaklarını buruşturarak.

-Hayır. Neden sordun?

-Hep saçların yapılıdır, hafif makyajın vardır, ama sanki bugün dışarı çıkacakmışsın gibi geldi birden. Sanki her an çıkmaya hazır gibisin.

-Bugün öğlen civarı dışarı çıktım biraz. Bu arada, benim fincanımı da getirir misin? Çayım soğumuştur. Ben de seninle birlikte tazeleyeyim çayımı, oturup sıcacık içelim.

Duygu gençliğin getirdiği heyecanlarla, ok gibi fırladı ve birkaç adımda ulaştı, sultan koltuğunun üzerinde bulunan koltuk sehpasındaki fincana.

-Halacığım bunda çay var.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home