"Yarin Gunes Dogacak" 265 sayfalik bir roman ve biteli iki yil oldu. Redakte ederek burada yayinlayacagim
James Brown - Woma...
Yarın Güneş Doğacak: Sayfa 4

Cumartesi, Şubat 04, 2006

Sayfa 4

-Olsun, getir. Sen gelmeden önce çay dökmüştüm kendime ama o arada Prenses uyanınca, onunla mırmırlaştık, sen de gelince, ayak üstü laklaktan çayım soğumuştur. Ben de seninle birlikte, sıcak içmek istiyorum çayımı.

İkisi de fincanları ellerinde koltuklara geçtiler. Bu kez sultan koltuğuna oturmadı Alara. Bunu fırsat bilmiş gibi Duygu ilişti koltuğa hemen. Az önce de dikkatini çeken halasının kitabına merakla bakarken,

-Nereye gittin? dedi, ama sanki bir an gitmişti buralardan, sanki kitabın içine girmiş gibi uzaktan geldi sesi.

Prenses misafire hoş geldin miyavlaması çekerken, Duygu kaldırdı başını kitaptan,

-Halacığım ne olur bana yaklaşmasın ya, biliyorsun işte, ben Prensesi uzaktan severim. Prenses bunları duyunca, inatla ona doğru yaklaştı, ayaklarını koklamaya başladı, ama sonra istenmediğini anlamışçasına sahibesine dönüp baktı ve oturdu, beklemeye başladı. Anlamıştı Alara. Acıkmıştı Prenses. Elindeki çay fincanını orta sehpası olarak kullandığı ceviz çeyiz sandığının üzerine bıraktı.

-Duygucuğum, sen otur, ben Prensesin mamasını vereyim. Hemen geliyorum, deyip, mutfağa doğru yöneldi. Duygunun gözleri tekrar kitaba kaydı. Ahmet Altan , ‘İsyan Günlerinde Aşk’. Ne çok okurdu halası. Kendini bildiği bileli, halasını hep okurken görmüştü boş zamanlarında. Piknikte, evde, yatağında, Pazar sabahları kahvaltı için gittikleri dağ yolundaki Aşıklar Çay Bahçesinde. Hep okurdu. Acaba bunun için mi hep takıldığında, kafası bulanıklaştığında, sorunlarına kendi başına çözüm bulamayınca halasına gelirdi? Bir gün mutlaka öğrenmeliydi halasından, neden bu kadar çok okuduğunu. Tamam, kendisi de okurdu, insanlar tabi ki okumalıydı, Duyguya göre de, yoksa bu çağa yakışmazlardı, kitapların insana çok şey verdiğini de biliyordu, ama halasındaki adeta bir tutkuydu. Bunu konuşmalıydılar bir gün. Mutlaka derinlerde bir yerlerde bazı şeyler vardı bu kendine özgü -halasının deyimiyle’kendine münhasır’- Alara kadında.

-Canın sıkılmadı, değil mi bir tanem?

-Yok halacığım. Zaten ben de senin okumakta olduğun kitabı karıştırıyordum. Ben bu kitabı sende çoktandır görüyorum. Yeni okumaya başlamış olduğuna da şaşırdım galiba biraz. Ahmet Altan’ı severek okuduğunu biliyorum. Belki de bunun için şaşaladım, yeni okumakta olduğunu görünce. Yoksa daha önce okudun da, bir daha mı okuyorsun, iyice içine sindirmek için?

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home