Sayfa 27
-Ayağına sağlık bacım. Kusura bakma. Seyfi dayı ilgilensin seninle.
-Gel benle bacım, dedi adının Seyfi olduğunu öğrendiği yoldaşı Alara’ya.
Alara’nın aklı Ramazan’da kalmıştı. Gencecikti, ama adeta 70 yaşında bir
genç gibiydi. İçi yandı.
-Seyfi dayı, su var mı buralarda? diye sordu yoldaşına, düşüncelerinden sıyrılarak.
-He, var bacım. Motorla su çıkattıla bize. Susuz olmeyo, n‘apıcen? Her işin başı su. Hiç olmazsa hastalık neyim olmeycek. Şükür halımıza.
-Öyle Seyfi dayı, öyle. Yalova depreminde su da yoktu. Siz onlardan gene şanslısınız.
-Sen oraya da mı gittiydin bacım?
-Gittimdi ya.
-Sen evliyamın bacım? Ha bak, bura işte Ramazan beyin dediği yer. Benim çadır da şu senin yanı başındaki. Olur mu burası? Beğendin mi?
-Beğenmek mi Seyfi dayı? Şaşırdın mı? Ben buraya size yüreğimle geldim, insanlık adına geldim, borcumu ödemeye geldim. Tatile gelmedim ki. Beğenmek ne demek?
-Sen hakketen evliya gibin be bacım. Hadi gel bi soluklan bizim çadırda., ondan sonra gurarız çadırını. Hem ben sana yardım da bulurum, çadırını gurmak için.
-Seyfi dayı. Şimdi beni dinle. Ben yorgun değilim, bu bir; çadırımı da kendim kurarım, bu da iki; eğer işin yoksa buralardan ayrılma da, suyun yerini göster bana işim bitince, bu da etti üç. Anlaştık mı şimdi Seyfi dayı?
Seyfi dayı sesini alçaltarak ve şaşkın gözlerle bakarak,
-Anlaştık bacım. Tamam. Sen nasıl istesen öyle olsun. Ne de olsa Tanrı misafirisin bize.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home