"Yarin Gunes Dogacak" 265 sayfalik bir roman ve biteli iki yil oldu. Redakte ederek burada yayinlayacagim
James Brown - Woma...
Yarın Güneş Doğacak: Sayfa 25

Perşembe, Mayıs 25, 2006

Sayfa 25

-Yok. Hiç gerek yok, inanın. Siz bana gideceğim yeri tarif edin, ben bulurum.

-Zaten yakın buraya, hemen birkaç sokak arkamızda. En çok 500 metre yürürsünüz.

Vedalaşıp ayrıldı Alara, karargah niyetine kullanılan barakadan. İçinden tekrar dua etti komutan için. Bugün her şey iyi gitmişti. Allah yoluna iyi insanlar çıkarmıştı. Aslında kötü olan insan var mıydı ki? Yoksa, olumsuz şartlar karşısında insanlar sağduyusunu yitirdiğinden mi zor ve sinirli oluyordu? Hangi bebeğin kötü doğduğu ispat edilebilmişti?

Sırtında kamp çantası, elinde çek çek bavulu, gözünde gözlükleri, ayağında spor ayakkabılar olan bu kadına bakıyordu çevre halkı. Yardım için gelmiş olduğunu anlıyorlardı ama uzak duruyorlardı.

Birkaç dakika sonra Kızılay çadırlarının olduğu yere ulaştı.

-Tanrım! Bu çocuklar soğukta nasıl yaşayacaklar böyle?, diye geçirdi içinden. Hepsinin gözlerinde hüzün vardı. Hüznün arkasında merak okunuyordu, küçücük yüzlerine kondurulmuş iri kara gözlerinden. Kimisi kendisinden biraz büyükçe olanın arkasına saklanıyordu, kimisi utangaç utangaç gülümsüyordu.

-Bacım birini mi aradın? diyen sese doğru döndü.

-Merhaba, dedi elini uzatarak. Ben Bursa’dan geliyorum. Adam da çekinerek uzatmıştı elini kendisine uzanan ele. Komutan ile görüştüm. Beni buraya gönderdi. Burada kalacağım bir iki gece. Bir yetkili var mı buralarda?

-Var bacım, gel hele benle. Eyi de, niye galıcen ki burlada?

-Yardım getirdim. Sizlerle sohbet edeceğim bir iki gün. Ondan sonra gideceğim, dedi bir taraftan ileride görünen barakaya doğru yürürken.

-Seni kim gönderdi dediydin bacım?

-Komutan dedim ya, dedi kendisine inanmamış gözlerle bakan bu elli yaşlarındaki, kırlaşmış saçları bir kasketin altında gizli adama.

-Hıh, sen buraya gir şincik bacım, orda memur va, anlatıve ona derdini neyin. O bakar senin işine.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home