Sayfa 41
-Doğru söyledin. Aynen öyle. Gündüz yoktun?, dedi merakla Alara.
-Yoktum. Öyle kötü ki burada durumlar. Hala yıkıkların altından insan arıyoruz. Ben de yardıma gidiyorum. Yapacak bir şey de yok zaten bu ortamda.
-Üzüyordur bu seni.
Erkekliğe sığdıramadığı için koyvermedi Adem, gözlerinde biriken yağmurları. Sigarasını bir daha çekti derin derin,
-Hayat bazen yaşarken cehennemle tanıştırabiliyor insanı, dedi yutkunarak, başı önünde.
Söyleyecek bir şey bulamadı Alara. Tenceresindeki suyun fokurdaması imdadına yetişti.
-Annen çok ısrar etti beraber yiyelim diye.
Kaynamakta olan suyun içine makarnadan yarım paket boşalttı. Kendi başına çeyrek paket yeterdi, ama madem üç kişi olacaklardı, yarım paket ancak yeterli olurdu. Bir iki damla da sıvı yağ gezdirdi sonra, makarnaların birbirine yapışmaması için.
-Ben izninizi isteyeyim şimdi, görüşürüz birazdan.
-Tabi, ne demek. Görüşürüz, dedi Alara ayaklanıp, gencin elini sıkarken. Çadırdaki sessiz dünyasına gönderdi Adem’i.
Makarnanın pişmesinden bayağı sonra ancak gelebilmişti Emine tepsisiyle. Kimbilir kaç kişi vardı yemek kuyruğunda, diye geçiriyordu Alara içinden, bir taraftan Emine’ye gülümserken.
-Makarna soğudu Emine hanım seni beklerken. Ben biraz ısıtayım şunu, sen sofrayı hazırlayıncaya kadar. Kahvaltıdan beri bir şey yemediğinden acıkmıştı.
-Hadi ısıt da gel madem, ben de çadırda gazete yayem de, yerle gırık olmasın, he? dedi Emine, Alara’dan bir cevap beklemeyip, çadırına girerken.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home