Sayfa 29
-Hakketen evini sırtında taşıyonmuş sen be bacım. Buncacık çantadan neler çıkardın yav? Sırtın acımadı mı bunca şeyi taşımaktan?
-Acımadı Seyfi dayı. Hem benim çantamın kayışları sırt acıtmaz, hem de senin sandığın kadar ağır olmaz bunlar. Bunlar kampçılar için özel hazırlanmış malzemeler. Bütün kampçılar sırtında taşır bunları.
-Valla şaştım kaldım. Ne deyem?
-Seyfi dayı, nerdensin sen? diye sordu. Sultandağı dağ başı değil, bu adam çok fazla şaşkın bunlara. Galiba buralı değil, diye düşündü.
-Yengenle ben Deresenek’te otururuz, ama ev galmadı tabi. Oğlan da buradaydı. Gelinle bebeyi toprağa verince, ne oğlanda ne bizde ev de galmayınca, oğlanın yanına geldiydik, yalnız kalmasın böyle günde deyi.
-Başın sağ olsun dayı. Allah sabır versin sana da, ailene de.
-Sen sağol bacım, dedi gözlerinden yaşlar gelerek adam. Bi ben değilim ki, bi biz değiliz ki, bir sürü va bizler gibi bacım. Yüreğimizi dağlayıp oturuyoz işte. Benim acım öbüründen böyük, öbürününkü benden böyük, acımızı yüreğimizi melhem yapıp yaşamaya çalışıyoz işte.
Elini uzatıp, kolunu tuttu adamın. Acısını kendi yüreğine aldı. Hafif bir çekindi adam, Alara’ya baktı,
-Sen eyi bi insansın bacım. Yaramızı sarmaya geldin. Allah da senin yaralarını sarsın. Tek başına buralara geldiğine göre, Allah bilir sen de neler yaşamışındır da, saklıyorsundur yüreğinde.
-Hepimizin derdi vardır Seyfi dayı, hepimizin. Benim anacığım, kulakları çınlasın, ‘dertsiz kaya dibi, orada da ekmek yok’ derdi beni büyütürken.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home