"Yarin Gunes Dogacak" 265 sayfalik bir roman ve biteli iki yil oldu. Redakte ederek burada yayinlayacagim
James Brown - Woma...
Yarın Güneş Doğacak: Sayfa 29

Salı, Haziran 06, 2006

Sayfa 29

Uyku tulumunu hiç açmadan yerleştirdi çadırına. Çamaşırlarının bulunduğu torbayı çadırın en dip köşesine koydu, onun karşı köşesine, çadırın hemen girişine de erzakını. Kampçı ocağını, katlanmış kampçı bidonunu, katlamalı taburesini, pilli radyosunu, hem pille, hem de akü ile şarj olabilen lambasını ve tencere-tava-tabak-kevgirden oluşan kap kombinasyonunu da çıkardıktan sonra, çantanın ceplerinden, bardak, çatal-kaşık-bıçak, küçük bir şişe sıvı yağ ve buzdolabı torbalarına konmuş poşet çay, krema ile karıştırılmış neskahve ile şekeri ve tuzu çıkarttı.

-Hakketen evini sırtında taşıyonmuş sen be bacım. Buncacık çantadan neler çıkardın yav? Sırtın acımadı mı bunca şeyi taşımaktan?

-Acımadı Seyfi dayı. Hem benim çantamın kayışları sırt acıtmaz, hem de senin sandığın kadar ağır olmaz bunlar. Bunlar kampçılar için özel hazırlanmış malzemeler. Bütün kampçılar sırtında taşır bunları.

-Valla şaştım kaldım. Ne deyem?

-Seyfi dayı, nerdensin sen? diye sordu. Sultandağı dağ başı değil, bu adam çok fazla şaşkın bunlara. Galiba buralı değil, diye düşündü.

-Yengenle ben Deresenek’te otururuz, ama ev galmadı tabi. Oğlan da buradaydı. Gelinle bebeyi toprağa verince, ne oğlanda ne bizde ev de galmayınca, oğlanın yanına geldiydik, yalnız kalmasın böyle günde deyi.

-Başın sağ olsun dayı. Allah sabır versin sana da, ailene de.

-Sen sağol bacım, dedi gözlerinden yaşlar gelerek adam. Bi ben değilim ki, bi biz değiliz ki, bir sürü va bizler gibi bacım. Yüreğimizi dağlayıp oturuyoz işte. Benim acım öbüründen böyük, öbürününkü benden böyük, acımızı yüreğimizi melhem yapıp yaşamaya çalışıyoz işte.

Elini uzatıp, kolunu tuttu adamın. Acısını kendi yüreğine aldı. Hafif bir çekindi adam, Alara’ya baktı,

-Sen eyi bi insansın bacım. Yaramızı sarmaya geldin. Allah da senin yaralarını sarsın. Tek başına buralara geldiğine göre, Allah bilir sen de neler yaşamışındır da, saklıyorsundur yüreğinde.

-Hepimizin derdi vardır Seyfi dayı, hepimizin. Benim anacığım, kulakları çınlasın, ‘dertsiz kaya dibi, orada da ekmek yok’ derdi beni büyütürken.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home