"Yarin Gunes Dogacak" 265 sayfalik bir roman ve biteli iki yil oldu. Redakte ederek burada yayinlayacagim
James Brown - Woma...
Yarın Güneş Doğacak: Sayfa 10

Pazartesi, Şubat 13, 2006

Sayfa 10

kalamam. Biliyorsun evde yalnız kalmaya yine de korkuyoruz. Ya ikimiz de evde oluyoruz, ya da ikimiz de annelerimizde kalıyoruz. Hem arada iyi de oluyor bu biliyor musun halacığım? İnsan bazen en sevdiği arkadaşını bile görmek istemeyebiliyor. Bu kaçışlar birbirimizi ve evimizi özlememizi sağlıyor.

-Hadi git ara bakalım. O da gelmeyecekse, bir şarap açalım halalı kızlı bu gece. Eğer dönecekse, geç kalmayın evlerinize. Biliyorsun, kriz başladığından beri hırsızlık arttı. Daha birkaç gün önce bir kapkaççı yine birine saldırmış, çantayı aldığı gibi bir de bıçaklamış genç kadını. Onun için lütfen, eğer dönecekseniz, erken dönün evinize.

-İyi de bir tanem bunun gecesi gündüzü yok ki.

-Biliyorum aşkım, biliyorum. Ama çocuklar hiç büyümezler bizim gözümüzde. Endişelenmekten vazgeçemeyiz. Gündüz daha çok olmasının yanında, gecenin karanlığı daha bir kötülüğe gebe olabilir endişesiyle içimiz burkuluyor. Akşam oldu mu sizi evinizde bilmek rahatlatıyor bizleri.

-Annem de aynı. Demek hepiniz aynısınız. Biliyoruuuuuuuum, çocuğumuz olunca biz de öğreneceğiz. Anlaşılmıştııır, diye seslendi bir taraftan telefona doğru yürürken.


Gülümsedi arkasından Alara. İyi bir evlat yetiştirmişlerdi el ele vererek. Bazen, kedileri sevmemesine rağmen kediler gibi tırnaklarını çıkartsa da, ki, bu onun kendini savunma biçimiydi, iyi bir evlattı. Gönlü rahat pilavını kontrol etti, şöyle tane tane olmuş mu pirinçler diye. Evet, tam istediği gibi olmuştu. Pilavı güzel yapmanın gururuyla, tencereyi masanın üzerindeki nihalenin üzerine oturttu. Salon tarafında bulunan dolaptan iki beyaz şarap kadehi çıkarttı. Döndü, buzdolabından da soğutulmuş beyaz şarabı aldı, masaya getirdi. Geriye dönüp askıdan turbişonu da alıp, şişeyi açtı, bardaklara şarap doldurdu.

-Tamam halacığım, kalıyorum. Serpin aslında gece geri dönmeyi düşünmüş ama, annesi ısrar etmiş kalması için. O da beni düşünüyormuş.

Keyifli, sıcak bir sohbet eşliğinde yediler yemeklerini. Her zaman böyle birlikte olamıyorlardı, Duygu evini ayırdığından beri. Bu ikisine de iyi gelmişti. En çok babaannesini çekiştirmiş ve taklit etmişti Duygu, güldürmüştü Alara’yı ağız dolusu. Arada bir,

-O benim annem!, diye tatlı tatlı çıkışmıştı yeğenine Alara.

-Yapma ya, onun için benim de babaannem oluyor demek ki, derken kahkahalarını tutamıyorlardı.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home