"Yarin Gunes Dogacak" 265 sayfalik bir roman ve biteli iki yil oldu. Redakte ederek burada yayinlayacagim
James Brown - Woma...
Yarın Güneş Doğacak: Sayfa 14

Pazar, Mart 26, 2006

Sayfa 14

-Zor olmuyor mu hala sana, bu dönemler böyle sürekli mırnavlayan bir kedi evin içinde? Allah bilir, bu geceleri sen uyurken de arada bir aşka geliyordur. Çekilir mi bu gece yarısı tam uyurken? O zaman ne yapıyorsun peki?

-Ne yapacağım? Tabi ki mastürbasyon yapmasına yardımcı oluyorum. Kediler kendi başına mastürbasyon yapamaz . Biri onlara yardım etmeli. Ben de ediyorum kızıma. Sonra da rahatlıyor. Yalanıyor ve sakin sakin oturuyor yanıma. Biliyor musun? Minnet dolu bakıyor o zamanlar bana. Gözlerinden okunuyor bu. Biraz sonra da zaten uyumaya başlıyor. Hadi sen kahveleri yapmaya başla, ben de prensese mastürbasyon yaptırayım, dedi kıkırdayarak
yeğenine. Sahibesinin kucağına alınan kedi hemen sırada neyin olduğunu bilerek, ön patilerini Alara’nın omzuna koydu ve kıçını hafifçe kaldırırken bir taraftan mırnavlamaya başlamıştı bile.

-Hala, sahi mi söylüyorsun?

-Tabi ki sahi söylüyorum, dedi yine kıkırdayarak. Sizin çocukluğunuzda Şeyh Malik Belfi erkek olduğundan dışarı kaçardı, tabi evimiz de müsaitti, giriş kattaydık, rahattı. Onun için çocukluğunuzda farkına varamadınız, bir kedinin bu dönemi nasıl atlattığını, derken bir taraftan da Prensesin sırtını okşayıp, diğer eliyle de ensesinden, canını hafifçe acıtırcasına tutuyor, asılıyordu. Kedisi kucağında, salona doğru yürüdü. Yine sultan koltuğunu yeğenine bırakarak, iki kişilik koltuğa geçti.

Bir yandan kedisinin sırtını okşuyor, bir taraftan da ona tatlı sözler fısıldıyordu. Yazık ki, bir çok kedi sever bunu yapmazdı. Oysa anlardı kediler. Keşke yapsalardı. Prenses mırıltılarını iyice iniltilere doğru yükselttiğinde, o da kalkan kıça hafif darbelerle vurmaya, diğer eliyle de kedinin sırtını daha haşin okşamaya başlamıştı. Tabi yoruyordu bu işlem onu ama Prensesin gözlerinden akan mutluluk karışımı minnettarlık yetiyordu ona ve daha büyük coşku ile koynundaki hayvanı rahatlatmaya çalışıyor, elinin darbelerini hızlandırıyor ve sertleştiriyordu.

Duygu kahveleri fincanlara doldurmuş ve koltuklara yönelmişti ki, Prensesin inlemeleri daha da arttı, vahşileşti, kendisini hırpalarcasına sevdirmeye, okşatmaya çalışıyordu sahibesine. Darbelerin en şiddetli yerinde Alara’nın avucu nemlenmeye başladı. Hemen darbeleri yavaşça sonlandırıp, kedinin sırtını tatlı tatlı okşamaya geçti.

Evet. Bitmişti. Bir sıçrayışta atladı kucaktan Prenses ve hemen koltuğun dibinde, bacağını kaldırıp, o sonsuz maviyi yalamaya başladı.

1 Comments:

Blogger Unknown said...

sonunda okudum hepsini baştan sona sanırım devamı gelecek ....

12:00 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home